Üniversitemiz ATAUM Tarafından “İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” Etkinliği Düzenlendi
14 Mart 2024 | 16:16

Üniversitemiz Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi (ATAUM) tarafından “İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü” etkinliği çerçevesinde, 12 Mart’ta Çamlıdere İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Çamlıdere Anadolu İmam-Hatip Lisesi Müdürlüğü iş birliğinde anma programı gerçekleştirildi. 

Çamlıdere Anadolu İmam-Hatip Lisesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, Çamlıdere Anadolu İmam-Hatip Lisesi Tarih Öğretmeni Erkan Gülbin’in “Savaş Yıllarında Mehmet Akif’in Faaliyetleri” konulu konuşmasıyla devam etti. Gülbin konuşmasında; Akif’in kısaca öğrenim yıllarına ve çalışma hayatına değindikten sonra, onun imanlı bir Türk aydını olarak önce Birinci Dünya Savaşı yıllarında Mısır ve Hicaz’da devlet tarafından kendisine verilen görevleri hakkıyla ifa ettiğini vurguladı. Gülbin, bu görevi esnasında Akif'in hiç görmediği Çanakkale muharebelerinde Türk askerinin kahramanlıklarını “Çanakkale Şehitlerine” adlı manzum eserinde destansı bir üslupla kaleme aldığına çekti. Mondros Mütarekesi’nin ardından Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Anadolu’da istiklal mücadelesinin başlaması üzerine, vatan sevdalısı Akif’in hiç tereddüt etmeden İstanbul’daki işini ve maişetini bırakarak Anadolu’ya geçtiğini kaydeden Erkan Gülbin, Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine Akif’in şehir-şehir, kasaba-kasaba dolaşarak camilerde verdiği vaazlarla, toplantılarda yaptığı konuşmalarla Türk halkını Milli Mücadeleyi desteklemeye teşvik ettiğini ifade ederek sözlerini tamamladı. 

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Polatlı Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Mandaloğlu ise “İstiklal Marşı’nın Yazılışı ve Kabulü” konulu konuşmasında öncelikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Batılı devletlerle artan ilişkiler doğrultusunda devleti temsil kabiliyeti olan bir marşa ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Doç. Dr. Mehmet Mandaloğlu, Osmanlı döneminde devleti temsil padişahın bizatihi kendi şahsında olduğu için daha Sultan II. Mahmut döneminden itibaren Mahmudiye, Mecidiye ve Hamidiye gibi padişah adlarıyla anılan marşların yazıldığını ve bestelendiğini vurguladı. Bu ihtiyacın daha Milli Mücadele yıllarında yeni Türk devletinin temel kurumu olan Büyük Millet Meclisi’nin gündemine de geldiğini dile getiren Doç. Dr. Mandaloğlu, askeri birliklerde okunmaya başlanan “Ordunun Duası” adlı marşı katılımcılara dinlettikten sonra, zamanın Maarif Vekili Rıza Nur tarafından 500 TL ödüllü bir milli marş yazımı yarışmasının ilan edildiğini ve bu yarışmaya 724 şiirle oldukça önemli sayıda katılımın gerçekleştiğini anlatarak, bunlar arasında milli marş olma vasfına haiz şiirin bulunamadığını söyledi. Doç. Dr. Mehmet Mandaloğlu, işin üstadı olarak bilinen Mehmet Akif Bey’in bu kampanyaya bir şiirle katılmamasının nedeninin ödül olarak konan 500 lira paranın olduğunun anlaşılması üzerine, o günlerde yeni Maarif Vekili olarak göreve başlayan Hamdullah Suphi Bey’in özel çabasıyla üstadın milli marşı yazmayı kabul ettiğini ve Ankara’daki günlerini geçirdiği Taceddin Dergahı’nda bu mesaiyi tamamlayarak arzu edilen dizeleri Maarif Vekili Hamdullah Bey’e teslim ettiğini ifade etti. Doç. Dr. Mandaloğlu, şairin hassasiyet gösterdiği 500 liralık ödül meselesinin ise yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan Darülmesaiye bağışlandığının altını çizdi.

Doç. Dr. Mehmet Mandaloğlu, zamanın ruhunu yansıtan bu anlam dolu şiirin meclis kürsüsünden okunduğunda meclis üyeleri tarafından büyük bir coşkuyla dakikalarca ayakta alkışlandığını ve 10 kıta olan şiirin ilk iki kıtasının 12 Mart 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde yapılan oturumda oy birliği ile milli marş olarak kabul edildiğini kaydetti. Doç. Dr. Mehmet Mandaloğlu, Marşın tamamının kabulünden önce 'Sebilürreşad' ve Kastamonu’da yayınlanan 'Öğüt' gibi zamanın yayın organlarında yayınlanarak Türk halkının da haberdar olmasının sağlanmaya çalışıldığına değindi. Doç. Dr. Mandaloğlu, güftesi ile ilgili çalışmaların ise 1924 yılında başlatıldığını ve önce Ali Rıfat Çağatay tarafından yapılan besteyle milli marşın 1924-1930 yılları arasında okunduğunu, 1930 yılında ise Osman Zeki Üngör tarafından yapılan yeni bestenin beğenilerek kabul edilmesi üzerine o tarihten günümüze kadar da günümüzdeki şekliyle okuna geldiğini belirterek sözlerini tamamladı.   
 

-1 -1
background image